Nurbânu Sultan Darü'l-Kurrası

Kurumlar

Kurum Adı Nurbânu Sultan Darü'l-Kurrası

Darü'l-kurra, Toptaşı Camii kıblesi yönünde ve Çinili Cami Sokağı üzerindedir. Sokağın sağ köşesine çok yakın bir yerde bulunan bu güzel yapı, iki sıra tuğla ve bir sıra kesme taştan yapılmış olup bir sağır kubbe ile örtülmüştür. Kubbe, kalın dört ana duvar ile düz tromplar üzerine oturtulmuştur. Üzeri kurşun kaplı olan bu kubbenin kilit noktasına kesme taş bir alem yerleştirilmiştir. Kirpi saçağı binayı fırdolayı çevirir. Binanın ön tarafındaki avlunun bir kısmı üzerine sonradan bir ev yapılmış ve avlunun etrafını çeviren duvarı yıkılmış ve kuyusu da doldurulmuştur. Avlu duvarının bir kısmı bugün de görülmektedir. Doğu yönüne bakan cephesinin sağ tarafında bulunan cümle kapısından kütüphaneye girilir. Sol tarafında bir pencere vardır. Tonoz kapının üzerinde kitâbe yoktur veya kaybolmuştur. Bu cephe, 1894 zelzelesinde yıkılmış ve yeniden yapılmıştır. Fakat revakı yenilenmemiştir. Güney tarafında niş şeklinde bir mihrap ve bunun iki yanında alt üst dört pencere, kapının sağ tarafında, pencere bulunmayan cephesinde iki dolap yeri, karşısındaki cephede ise alt üst dört pencere vardır ki, yapı on pencereden ışık alır. Alt pencereler düz kiriş, üsttekiler ise sivri kemerlidir. Klâsik topuzlu çerçeveleri bulunan alt pencerelerin demir kapakları hâlâ durmaktadır. Darü'l-kurranın zemini, burayı işgal edenlerce, bir metre kadar kazılarak derinleştirilmiş ve bir ahşap bölme yapılarak iki katlı hale getirilmiştir. Alt kat için, Çinili Cami Sokağı tarafındaki cephesi delinmek suretiyle bir de kapı açılmıştır. Bu kazma sırasında çıkan toprak, hazîre ve Darü'l-kurra'nın etrafına dökülmek suretiyle zemin bir metre yükselmiştir. Bundan dolayı, alt pencereler toprak ile bir hizaya gelmiştir. Alt kat uzun müddet ahır olarak kullanılmıştır. Mimar Sinan'ın eseri olan bina, 991 (1583) tarihinde, Valide-i Atik Camii Külliyesi'nin yapımı sırasında inşa edilmiştir. 18. yüzyılda Darü's-saâde Ağası Feridun Ağa, buraya bir takım kitaplar vakfetmiş ve bu sırada yapıyı da onardığından onun adı ile anılır olmuştur. Kütüphane sahibi Feridun Ağa'nın kimliği hakkında bir bilgi edinmek mümkün olmamıştır. Feridun Ağa'nın kabri, kütüphanenin arka tarafındaki hazîrededir. Sütun şeklindeki poligonal baş şâhidesi, hazîrede bulunan bir gece kondunun içinde kalmıştır. Yirmialtı senelik kiracı Mehmet Genç üzerinde hiç bir yazı olmadığını belirtti. Hazîredeki kabirlerden eser kalmamıştır. Yalnız, bir şâhide toprağa gömülü vaziyette durmaktadır. Şeklinden hicrî onuncu asra ait olduğu tahmin edilen muhteşem bir lâhdin yan kapakları kütüphanenin kapısı önüne getirilerek eşik yapılmıştır. M. Tahir Bey, Osmanlı Müellişeri adlı eserinde Mehmet Emin Üsküdarî Efendi'nin kitapları için şu ifadeyi kullanmıştır: "Bu kitapların pek çoğu halen cami-i şeriŞn (Toptaşı Camii) kıble tarafında Evkaf Nezareti'nin himmetiyle yeniden yaptırılan kütüphanede mahfuzdur. Değerli eserleri 30'dan fazla olup görülebilenleri bunlardır" diyerek 23 kitabın adını vermiştir. Üsküdarî Müderris Emin Efendi 1149 (1736) tarihinde vefat etmiştir. Kabri Üsküdar'da, Bülbülderesi Mezarlığı'ndadır.